Toplumda örfi kavramsallaşmalardan ötürü doğrular ve yanlışlar sürekli yer değiştirmektedir. Doğrular ve yanlışlar her yerde ve her çağda aynı olmayabilir ama gerçekler yer ve zaman gözetmeksizin bâkidir. Buna kıssadan hisse ile bir örnek verelim. Bir… Daha fazla
Hakikat Ötesi: Post Truth kavramına bir bakış

Literatürde ilk kez Post-truth kavramı günümüzdeki anlamı ile ilk kez 1992 yılında Steve Tesich’in The Nation dergisinde yayımlanan bir yazısında geçiyor. Ancak yaygın bir şekilde kullanılması Ralph Keys’in 2004 yılında basılan “The Post-truth Era” kitabı ile gerçekleşiyor. Post-truth kavramındaki ‘post’ kelimesi ‘önüne geldiği kavramın artık önemsiz ya da gereksiz kabul edildiği bir zaman ait’ olduğunu belirtmek için kullanılıyor. Yani Post-truth doğruların artık kabul edilirliğini yitirdiği ya da önemsiz hale geldiği bir dönemi belirtmek için kullanılan bir kavram. 2016 yılında Oxford Sözlüğü tarafından yılın kelimesi seçilen post truth’un Türkçe çevirisi konusunda ortak paydada henüz buluşulamamıştır. Post gerçeklik, gerçeklik sonrası, hakikat ötesi, gerçek ötesi gibi anlamları bulunmaktadır (Alpay, 2020). Post Truth; hakikatleri kanıtlarla desteklemeyen tersine kişilerin kendi doğruları için oluşturdukları savları öne çıkaran bir olgudur. Post truth kavramında bolca yalan mevcut olmakla beraber pür yalan dünyası olarak nitelendirmemiz mümkün değildir. Kendi yalanını meşrulaştırmak ve bu meşrulaştırdığı yalanı kitlelere doğruymuş gibi aktarmak yorumunu yapmak yanlış olmayacaktır. İnternet teknolojilerinin gelişmesi akabinde sosyal medyanın yükselmesiyle beraber insanlar bilgiye daha kolay ulaşmaya başlamıştır. Burada bir noktaya değinilmenin önemli olduğunu düşünüyorum; bilgi yoğunluğunun yüksek olduğu bu mecralarda yanlış bilgilerin doğruymuş gibi aktarılması daha sık görülmektedir. Geleneksel medya araçlarının kullanımın düşüşe geçmesiyle beraber; araştırılmadan, kanıtlanmadan ve sorgulanmadan alınan bilgilerin doğruymuş gibi gösterilmesi daha sık uygulanmıştır.

Post Truth siyaset alanında da sık sık görülmeye başlanmıştır. Gerçeklerde, muhakemede kanıta dayalı standartların terk edilmesi; alenen yalan söylenmesi 2016 ABD başkanlık seçimlerine ve BREXİT’e damgasını vurmuş, birçok kişiyi şaşkına çevirmiştir (Mcintyre, 2018). 2016 Seçimlerinde başkan Trump’ın rakibi Clinton aleyhindeki beyanları ve söylemleri, Clinton itibarsızlaştırması politikası meyvelerini verip Trump’ın başkan olmasını sağlamıştır (Şimşek, 2018).
Hakikat sonrası olarak Türkçeye çevrilen bu kavram henüz yeni bir dünyayı tanımlamak için mi kullanılmaktadır? Yoksa bu anlayış eski dönemlere ait bir kavram mıdır? Acaba Antik Yunan’da, Roma’da, Sasani veya Osmanlı İmparatorluğu’nda günümüzdeki olaylara benzer olgulara rastlamakta mıyız? Eğer bu olgu eski dönemlerden itibaren varsa bu kavramlaştırma ve farkındalık araştırmacılar tarafından günümüzde niçin ortaya atılmıştır? Şu şekilde de sorabiliriz: Bu olgu niçin günümüzde ortaya çıkmıştır? Felsefi olarak bu tartışmalar sürmektedir. Ancak bu kavram geçmiş dönemlerden çok günümüzde iletişim teknolojisinin de yaygınlık göstermesiyle görünürlüğünü artırmaktadır*.

Friedrich Nietzsche, post-hakikat kavramının başlıca öncüllerinden biri olarak sıklıkla başvurulur. İnsanların, iyiyi ve adaleti tanımladıkları kavramları yarattığını, böylece hakikat kavramını değer kavramıyla değiştirdiğini ve gerçekliği insan iradesi ve iradesine dayandırdığını savunuyor.Nietzsche, 1873 tarihli ahlakdışı anlamda doğruluk ve yalan üzerine kitabında, insanların metafor, mit ve şiir kullanarak dünya hakkında gerçeği yarattığını savunurken şu cümleleri yazıyor;
“Biri bir çalının arkasına bir nesneyi gizlerse, o zaman onu arar ve bulursa, aramak ve bulmak çok övgüye değer değildir: ancak rasyonel alanda” gerçeği “arama ve bulma yoludur. Tanımlarsam memeli ve sonra bir deveyi inceledikten sonra, “Bakın, bir memeli” beyan eder, bir gerçek gün ışığına çıkar, ancak sınırlı bir değere sahiptir. Yani, baştan sona antropomorfiktir ve olabilecek tek bir nokta içermez. ” insan dışında gerçek ve evrensel olarak geçerli. Bu tür gerçeklerin araştırmacısı, temelde sadece dünyanın insana dönüşmesini arıyor; dünyayı insan benzeri bir şey olarak anlamak için mücadele ediyor ve en iyi ihtimalle bir asimilasyon hissi ediniyor” (Nietzsche, 1979)
Bir Meslek Olarak Bilim adlı makalesinde Max Weber, gerçekler ve değerler arasında bir ayrım yapar. Gerçeklerin değerden bağımsız, nesnel bir sosyal bilim yöntemleriyle belirlenebileceğini, değerlerin ise kültür ve din yoluyla elde edildiğini, gerçeği bilim yoluyla bilinemeyeceğini savunuyor. “Gerçekleri ifade etmek, matematiksel veya mantıksal ilişkileri veya kültürel değerlerin iç yapısını belirlemek başka bir şeyken, kültürün değeri ve onun bireysel içeriği ve nasıl olması gerektiği sorusuna cevap vermek başka bir şeydir. Kültürel toplulukta ve siyasi derneklerde hareket edin. Bunlar oldukça heterojen problemlerdir. Bir Meslek Olarak Politikaadlı 1919 tarihli makalesinde, eylemler gibi gerçeklerin kendi içlerinde herhangi bir içsel anlam veya güç içermediğini savunur: Dünyadaki etik, tüm ilişkiler için geçerli olan büyük ölçüde aynı emirleri tesis edebilir.

Filozof Leo Strauss, Weber’i aklı fikirden tamamen ayırmaya çalıştığı için eleştirir. Strauss, olması gerekenden türetmenin felsefi sorununu kabul eder, ancak Weber’in bu bulmacayı çerçevelemesinde yaptığının, aslında “zorunluluk” un insan aklına ulaşabileceğini tamamen reddettiğini savunur. Strauss, Weber haklıysa, bilinebilir gerçeğin etik standartlara göre değerlendirilemeyecek bir gerçek olduğu bir dünya ile baş başa kalacağımızdan endişeleniyor. Etik ve siyaset arasındaki bu çatışma, iyinin herhangi bir şekilde değerlendirilmesinin temeli olamayacağı ve değerlere atıfta bulunulmadan gerçeklerin anlamını yitirdiği anlamına gelir.
Martin Heidegger, Varlık ve Zaman kitabından “varlık” kavramının üzerini çapraz bir şekilde çizer. Çünkü varlık derken kastedilen şey belli değildir. Hangi varlıktan bahsediyoruz ve herkesin üzerinde uzlaştığı bir varlık anlayışı var mıdır? Hatta bununla ilgili Martin olmanın ne demek olduğunu sorgulamış ve bunu yalnızca kendisinin bilebileceğini farketmiştir. Varlık derken kastedilen,farklılıklar ve en önemlisi ise dil ile birlikte ortaya çıkan kavramlarımızın yetersizliği sebebiyle bunların üzerini çizmek zorundayız. Fakat Heidegger niçin varlık kavramını silmek yerine üzerini çizmiştir? Çünkü dilden ve kavramlardan başka kendimizi ifade edeceğimiz bir başka olgu bulunmamaktadır. Evet, objektifliğin üzerini çizebiliriz ancak daha iyi bir kavramımız bulunmadığı için tam anlamıyla ondan da vazgeçemeyiz.
Bu kavram ve kavramsallaştırma, modernizmin bitişiyle ve postmodernizmin ortaya çıkmasıyla kendisini gösterir. Postmodernizim sonrası, var olan fenomen, teknoloji ile birlikte baş döndürücü bir aşamaya gelinmiştir.
Michel Foucault, Jacques Derrida ve Bruno Latour dahil olmak üzere filozoflar gerçekler ve değerler arasındaki bölünmeye şüpheyle yaklaşıyor. Bilimsel gerçeklerin sosyal olarak güç ilişkileri aracılığıyla üretildiğini iddia ediyorlar.
Filozof Hannah Arendt, 1967 yılında Truth and Politics(Hakikat ve Politika) adıyla yayımladığı makalesinde doğruluk ve dürüstlüğün asla bir politikacının erdemleri arasında olmayacağını çünkü yalanın her zaman politikacıların gerekli ve haklı çıkarları olarak görüldüğünü söyler. Yalan atan ve yalana gerçekten kendisi de inanan veya söylemiş olduğu söylemin yalan olduğunun gerçekten bilincinde olan bir bireyin sadece kendi fikri olduğu ve demokratik bir ülkede herhangi bir kişi gibi özgürce fikirlerini söylediğini ve bunun ifade özgürlüğü kapsamına girdiğini söylerse ne yapmalıyız? Hannah Arendt’e göre gerçeklik dediğimiz olgular hiçbir zaman bizim kişisel özelliklerimizden ve olaylara bakış açımızdan bağımsız değildir.
Yuval Noah Harari, post truth kavramını evrimsel perspektiften bakarak açıklamaktadır. Harari’ye göre hakikat, günümüzde, önceki asırlara göre daha kötü durumda değildir. Onun iddiasına göre hakikat sonrası dönem bizzat Homo sapiens’i temsil etmektedir. İnsanlığın ilk zamanlarından beri yaratmış olduğumuz gerçeklere inandık ve bu sayede çok farklı inançlar, düşünceler vb. ortaya çıktı. Peki bunları niçin yaptık? Birlikteliği sağlamak ve diğer bireylerle aynı görüşleri oluşturarak yaşama daha iyi tutunabilmek için. Biz Homo sapiensler, hakikati değil ancak gücü elde etmek yani iktidara gelip hükmetmek için yalanları gerçek gibi sunduk ve bunu yaparken hakikatin ne olduğunu açıkçası pek de umursamadık. Hakikat ötesi ya da hakikat sonrası olarak çevrilen bu kavramla birlikte artık rasyonellik, makullük ve sağduyu gibi kavramların etkisizleşip duyuların ağırlık kazanması ve bilim insanlarının bile buna yetişememesi söz konusudur. Bu sonuçlarla birlikte en olumsuzu ise eğitim seviyesi en az lisans olan bireylerin de bu yalanlara inanması ve yalan atmasıdır. Artık sadece eğitim seviyesi düşük olanlar yalanlara daha kolay inanmıyor; bu serüvene eğitimli olanlar da katıldı. Eğitim oranının gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde artmasıyla birlikte eğitimin kalitesinde genel bir düşüşün de payı olduğu unutulmamalıdır. Maalesef üniversite bitirmenin sıradanlaştığı bir dönemde bunlara alışmaktan ziyade popüler bilim aracılığıyla mücadele edilmesi gerekir.
Yaşamımız içerisinde televizyon kadar ya da ondan daha etkili olan sosyal medya da hiper gerçeklik yaratarak yalanların üzerini örtmekte, menfaat ve çıkar savaşlarına dönüşmektedir. Bu hiper gerçeklikler sadece çeşitli grupları kapsamamaktadır. Fake hesaplar, sahte fotoğraflar kullanarak karşıt grupların arasına girerek yalan bilgiler, argo kelimeler kullanarak saldırmaktadır. Artık ırkçılar, düz dünyacılar, aşı karşıtları ve çeşitli militan gruplar kendisine sosyal medyanın vermiş olduğu “özgürlük” sayesinde saçmalamalarını ve yalanları milyonlarca kişiye çok rahat ulaştırmaktadır. Şu an bunu engellemek pek mümkün gözükmese de nitelikli bilgilerle bu şarlatanlara karşı mücadele edilmelidir. Maskotlar ve kişisel çıkarlarına uygun propaganda yapanlar yetmezmiş gibi bu alana eğitimli kitleler de eklenmiştir.
Başvurular
Alpay, Y. (2020). Yalanın Siyaseti, İstanbul: Destek Yayınları
Mcintyre, L. (2018) Post Truth, Cambridge: MIT Press
Nietzsche, F. (1979). Philosophy and Truth. New Jersey: Humanities Press.
Şimsek, V. (2018) Post Truth ve Yeni Medya: Sosyal Medya Grupları Üzerine Bir İnceleme: Global Media Journal
*https://evrimagaci.org/post-truth-gerceklik-otesi-yalanlarin-gercekmis-gibi-sunuldugu-bir-dunyada-hakikatin-anlami-nedir-8574
US-China Trade Wars Under The New Protectionism Trends and Production and Trade After The Covid-19 Outbreak
Introduction
Trade wars, clearly initiated by the US and China in 2018, the world’s two largest economies, affected international trade in many ways. This conflict, in which trade protectionism policies were clearly used as a weapon, caused other countries to adopt similar policies. As a result, the volume of international trade has shrunk and many countries have given up a significant part of their free trade policies, prioritizing their national interests. Institutions such as the World Trade Organization remained ineffective in this process.
Okumaya devam et “US-China Trade Wars Under The New Protectionism Trends and Production and Trade After The Covid-19 Outbreak”Adorno’nun Kültür Endüstrisi Kavramının Sosyolojik Perspektiften Analizi

GÜÇLÜNÜN KÜLTÜRE DAYATIMI: “TİPİK insanlar”
Bu çalışmada Theodor Adorno’nun Kültür Endüstrisi – Kültür Yönetimi adlı kitabından Kültür Endüstrisi: Kitlelerin Aldatılışı Olarak Aydınlanma metni değerlendirilecektir. Metinden yola çıkılarak kültür endüstrisi kavramı tanımlanacak ve bu makalede tartışılanlar masaya yatırılarak yazarın temel problemleri, bu sorunları temellendirirken geliştirdiği dayanaklar ve zihnimizde metnin bıraktığı izlenimler makale bağlamında ele alınacaktır. Böylelikle kültür endüstrisi kavramsallaştırması vasıtasıyla kültürel bir inceleme yapılması hedeflenmektir.
Okumaya devam et “Adorno’nun Kültür Endüstrisi Kavramının Sosyolojik Perspektiften Analizi”China-Russia Relations
China and Russia have started to establish close relations especially in recent years after the Sino-Soviet Split in the early 1960s. This convergence, which is predominantly experienced in political and economic dimensions, is also taking place in many other areas; energy, arms production, trade in national currency, and strategic transportation projects supporting infrastructure services are examples of these…
Okumaya devam et “China-Russia Relations”Donald Trump Yönetiminde ABD Dış Politikası
2017
Başkanlığa geldiği 20 Ocak 2017 tarihinde yaptığı yemin töreni konuşmasında Donald J. Trump, ABD’nin dış ticaret açığını azaltmaya ve ittifaklar içindeki yük paylaşımını yeniden dengelemeye odaklanan bir Amerikan dış politikası ve ticaret yaklaşımını duyurmuştur.Tüm medeni devletleri ise terörizme karşı birleştireceğini vadederek tüm ulusların (Tıpkı Amerika’nın bundan sonra yapacağı gibi.) kendi çıkarlarını ilk sıraya koyması gerektiğini vurgulamıştır. Trump, ne George W. Bush döneminin serüvenciliğini ne de Obama döneminin “zayıflığını” kabul etmiş; 2016 yılında seçim kampanyalarında da dile getirdiği gibi “paslanmış Amerikan dış politikasından kurtulmanın” vaktinin geldiğini açıklamıştır.
Okumaya devam et “Donald Trump Yönetiminde ABD Dış Politikası”Basel Kriterleri ve Türk Bankacılık Sektörünün Basel Kriterlerine Uyum Sorunları Üzerine İnceleme

1973 yılında Bretton Woods Sisteminin çökmesiyle beraber sabit kur sisteminin bırakılmasına paralel olarak 1974 yılında yaşanan petrol krizi sonrası bankacılık sektöründe ve döviz piyasalarında sorunlar meydana geldi. Finansal piyasalarda ortaya çıkan bu sorunlara ortak bir çözüm bulmak amacıyla dünyada bankacılık sektörü ile ilgili düzenleyici ve denetleyici standartlar oluşturmak için Basel Komitesi 1974 yılında çalışmalarına başlamıştır(Parasız, 2018).
Okumaya devam et “Basel Kriterleri ve Türk Bankacılık Sektörünün Basel Kriterlerine Uyum Sorunları Üzerine İnceleme”Uluslararası Ticaret ve Çatışmalara Yaklaşımlar: Ekonomik Liberalizm, Merkantilizm ve Yapısalcılık
Giriş
Günden güne daha gergin ve karmaşık hale gelen uluslararası ticaret farklı bakış açıları tarafından açıklanabilir. Liberalizm, merkantilizm ve yapısalcı yaklaşımların kendilerine has ilkeleriyle belirlenen ticaret politikaları değişen konjonktüre göre devletler tarafından uygulamaya konulmaktadır. Buradan, devletlerin dönem dönem yalnızca bir yaklaşıma uygun olacak şekilde ticaret politikaları oluşturduğu anlaşılmamalıdır.
Okumaya devam et “Uluslararası Ticaret ve Çatışmalara Yaklaşımlar: Ekonomik Liberalizm, Merkantilizm ve Yapısalcılık”SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜNYAYA: COVID-19 VE EŞİTSİZLİK DİYALEKTİĞİ
2019’un son günlerinde Çin’in sınai bölgesi Wuhan’da ortaya çıkan Covid-19 adlı virüsün neden olduğu salgın, çok kısa bir süre içerisinde tüm tedbirlere rağmen küresel bir nitelik kazanmış ve günümüzde 188 ülkeyi etkileyen bir pandemi haline gelmiştir. Halen (15 Haziran 2020) tüm dünyada vaka sayısı 7 milyonu, yaşamını kaybedenlerin sayısı da 400 bini geçmiş durumdadır.
Salgının sağlık sistemi üzerindeki tüm dünyada meydana getirdiği kaosu azaltmak, hayatları korumak ve enfeksiyon eğrisini yavaşlatmak için, hükümetler acil tedbirleri devreye almışlardır: Sosyal uzaklaşma, karantina, sokağa çıkma yasakları, mal ve insan hareketliliklerinin geniş ölçüde kısıtlanması, vb. Peki alınan önlemler pandemi sürecinde neleri beraberinde getirdi? Gelin, birlikte bu konuyu biraz açmaya çalışalım.
Okumaya devam et “SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜNYAYA: COVID-19 VE EŞİTSİZLİK DİYALEKTİĞİ”Nationalism: A Short Analysis of Primordialist and Modernist Approaches
Introductıon
Primordialism and modernism represent two views of nationalism from different perspectives. Primordialists have argued that modern nations emerged through the evolution of pre-modern nations. They also highlight the emotional dimension of nationalism by emphasizing the ethnic origins of modern nations. On the other hand, modernists have suggested that nationalism is a phenomenon which is emerged with the formation of modern states and economies. Moreover, modernists stress the ideological dimensions of nationalism and nature of ethnicity which is socially constructed.
Okumaya devam et “Nationalism: A Short Analysis of Primordialist and Modernist Approaches”
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.